MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE KARMA EĞİTİMİN PEDAGOJİK SORUNLARINA BİR BAKIŞ

24 Kasım 2022 Perşembe 14:59

 

Eğitimde ulaşmak istediğimiz hedeflere varmamızın önündeki sorunlarımız maalesef hala devam etmektedir. Arzulanan durum millî ve manevi yönü ağır basan bir eğitim müfredatının hazırlanması -ki bu da başta dil ve tarihimiz üzerinde fi tarihte yapılan yozlaştırma faaliyetlerine son verilecek bir hamle- ile gerçekleştirilebilir. Uzun soluklu bir çalışmayı gerektirdiği için konunun üzerine ciddiyetle eğilip zaman kaybetmeden hemen faaliyete geçilmelidir. Kaliteli bir eğitimin önündeki tüm engeller bir bir kaldırılmalıdır. Ana sınıfından başlayıp üniversite ayağına kadarki her aşamasını masaya yatırarak görülen tüm aksaklık ve yanlışlar giderilmelidir...

Bunun için girişilecek uzun soluklu çalışmalarla birlikte eş zamanlı olarak eğitim ortamının biçimselliğinden başlanılarak bir faaliyette bulunulabilir. Mesela bu manada karma eğitim uygulaması masaya yatırılıp milletin talebi doğrultusunda çözüm yoluna gidilebilir.

Diğer taraftan doğru bir tarihin yazılması, edebiyat müfredatının gözden geçirilmesi ki tarihimizin bir Yahudi’nin ve dil dersleri müfredatının bir Ermeni’nin kaleminden geçtiğini düşündüğümüzde bu, eğitim alanında ciddi bir revizenin yapılmasını zorunlu kılar.

Üniversite eğitim sistemimizin de bu minval üzere mercek altına alınması, özellikle de bürokraside istihdam edilen bürokrat ve taşradaki tüm yetkili amirlerin atamalarında milli ve manevi hasletleri öne çıkan liyakat ehli kimselerin göreve getirilmesi de bu çalışmaların bir parçası olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulurken zamanın şartları göz önüne alındığında bizim ülke olarak dönemin güçlü ve söz sahibi devletlerce ihmal edilmeyecek derecede önemsenmemizin kendileri açısından “Dünyaya yön veren bir Osmanlı geçmişimizin olması, ikincisi de bu geçmişten hareketle tekrar güçlü bir devlet olmamız” gibi birçok sebebi vardır. Haliyle bizim budanmamız gerekliydi ki bu da batılıların bizim için kullandıkları bir ifade olması yönüyle de dikkat çekicidir.

Batılıların bunu eyleme geçirdiklerini başta ekonomi ve eğitimimiz olmak üzere iki alana yönelik girişimlerinden görebilmekteyiz. Bu iki alana dair yaptıkları acil eylem planlarıyla hedeflerini gerçekleştirdiklerine maalesef şahit olan bir nesiliz.

Bu bağlamda ekonomide bize dayatılan Marshall Planı eylemlerinin merkezini oluşturur;

Bu Plan, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilmiş ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı, antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketi diye bilinir. 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.

Eğitim alanında da yine eş zamanlı olarak Fulbright Anlaşması da yine bu düşünceye dayalı olarak ortaya konmuştur;

Bu Anlaşma, 1949 yılında Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan ikili anlaşma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı Kanun çerçevesinde çalışmalarına başlayan Fulbright olarak bildiğimiz Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Kültürel Mübadele Komisyonu olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Biz bu anlaşma ve planların görünür kısmı hariç asıl hedefini tam manasıyla bilmiyoruz. Amerikan’ın içinde bulunduğu hiçbir oluşum, menfaatlerinin aleyhine düşünülemez. Bugün dünya jandarmalığına soyunan bir devletin kendi dışındakilere gücü nispetinde baskı uygulamayacağını düşünmek mümkün değildir.

Ülkemizde yapılan tüm darbelerin arkasında ABD’nin olması, 80 Darbesi’nde “Bizim çocuklar yaptı” diye sevinçlerini ortaya koyan o meşhur sözün sahibi bunlar olduğu gibi 15 Temmuz Darbe’sinde sahnenin gerisinde olanlar da yine bunlardır. Terörist başı Fetullah denen şarlatanın hala o ülkede olması, PKK ve PYD’yi desteklerini alenen yapıyor olmaları da dost ve düşmanımızı bilmemiz açısından yol haritamızı belirlemede bizim için bunlara yaklaşırken göz önünde bulundurulması gereken önemli ipuçlarıdır.

Bu sebeplerden ötürü bunlarla zamanında yapılan tüm anlaşma ve işbirliği faaliyetlerimizin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bize f-16’ları NATO üyesi ülke olmamıza rağmen satmayan, S-400’leri almamıza karşı çıkan, bizi tekrar IMF’ye muhtaç hale getirmeye çalışmalarından da bize karşı ne niyette olduğunu bilmemiz bakımından bunlar, önem arz eden hususlardır.

Batılılarca ilerlememizi engelleyen daha birçok somut delil sunulabilir. Konumuz eğitim oldğu için bu alanla ilgili olumsuzluklar da bir haylicedir. Bu olumsuzluklardan biri de karma eğitimdir. Ülkemizdeki karma eğitim mecburiyeti 28 Şubat dayatması bir uygulamadır. Bu anlamda karma eğitim hususunu eğitimimiz açısından kangren haline gelen bir uygulama olarak görüyoruz. Bu konunun yukarda bahsettiğim siyasi arka plan göz önünde bulundurarak bilimsel yönüyle ele alınıp pedagojik bakımdan uygun olmayacağının, ayrıca din, örf ve adetlerimize de uygunluğunun söz konusu edilmeyeceğinin bilinmesi elbette önemlidir.   

Eğitim sisteminde kız ve erken öğrencilerin aynı sınıfta bir arada bulunuşlarını ifade eden karma eğitim hep tartışma konusu olmuştur. Karma eğitimi savunanlarla karşı çıkanların kendilerini haklı çıkaracak argümanları olsa da bu konunun ideolojik bağlamda değil de bilimsel bir zeminde tartışılarak karar altına alınmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Kaliteli bir neslin yetişmesi için verilecek kaliteli bir eğitimin önünde ne tür engeller varsa kimseden çekinmeden, akıl neyi gerektiriyorsa ona göre bir yol izlenerek acilen çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Bu konuda yapılan bir hayli araştırma var. Birçok ülke karma eğitimin zararlı olduğunu gördüklerinden pilot uygulamalarla tek cinsiyetli eğitim biçimini yaygınlaştırmaya çalıştıklarını görebilmekteyiz.

Örneğin, bir gazetenin yaptığı haberde;

“ABD’de, kız ve erkek öğrencilerin başarısı üzerinde olumsuz etkisi olduğu araştırmalarla gün yüzüne çıkan karma eğitim modelinin yerini tek tip eğitim sisteminin aldığı ve 506 okulda tek cinsiyetli bir model üzerinden eğitim verildiği;

Avrupa’nın merkezi olarak nitelendirilen İngiltere de karma eğitim modelini terk ettiği ve hâlihazırda İngiltere’de 400’ü aşkın eğitim kurumunun tek cinsiyetli eğitimi geçtiği;

Büyük bir ahlaki buhranın eşiğinde kıvranan ve tuvaletlerin dahi ortak kullanım haline getirilen Danimarka’da ise okulların bir bir ayıldığı ve Danimarka’nın, AB ülkeleri içerisinde karma eğitim zorunluluğunu ilk kaldıran ülke olarak dikkat çekiyor olması gibi kayda değer bilgilere yer verildiği görülmektedir.

Batı ülkelerinde görülen bu karma eğitimden geri dönülmesinin nedeni yapılan bilimsel araştırmalar sonucu kız ve erkek öğrencilerin yaratılışları gereği birbirlerinden farklılık arz eden hususiyetleri dikkate alınarak verilmiş bir karardan ileri geldiği müşahade edilmiştir.

İngiltere’de kız öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada, erkekler olmadığı zaman kız öğrencilerin daha başarılı oldukları, kız okullarında okuyan öğrencilerin, karma okulda okuyan kız öğrencilerden istikrarlı olarak daha fazla gelişme kaydettiği, en düşük notları bile alan öğrencilerin kız okullarına geçtiklerinde notlarını daha da yükselttikleri kayda geçmiştir.

Yine başka bir araştırmada “farklı çalışan kız ve erkek beyinlerinin farklı öğrenme biçimlerine sahip olduğu, yetenekli oldukları alanların da farklılığı nedeniyle her cinsin ilgi duyduğu alan yönü itibariyle bazı derslerden daha başarılı oldukları” bulgusuna ilaveten “farklı yeteneklerdeki insanları eşit kabul edip yarıştırmanın iki cinsin de başarısız olmasına sebep olduğunu” gösteren tespitler de mevcuttur.

Fizik, kimya, bilgisayar, spor, el işi, motor dersi ve benzeri alanlarda erkekler daha ilgili ve daha başarılı iken kızların da dil, edebiyat, tarih, coğrafya, biyoloji, sosyal bilgiler alanında daha yetenekli olduklarına yer verilen araştırmanın devamında “Karışık sınıflarda oluşan stresler, karşı cinse rezil olmak ve alaya alınır korkusuyla öğrencinin anlayamadığı konuyu soramaması gibi sebeplerden kaynaklı başarısızlıkların görülmesi” bilgisine yer verilmiştir.

 Haliyle karma eğitim modeli kişilerin yetenek gelişimlerine engel olmaktadır. Kızlar, karma eğitim sistemlerinde erkekler tarafından daha fazla sözlü ve fiziksel tacize uğradığı için karşı çıkılmaktadır. Özellikle geçmişten bu yana, devlet düz liselerinde taciz, tecavüz vakalarının çok yüksek miktarda olduğunu biliyoruz.

Örneğin Amerika’da 1990’lı yılların ortalarında karma okullardaki hamile kız sayısı hızla artınca; kız ve erkekler için ayrı sınıf açılması teşvik edilmeye başlanmış.

Ülkemizde nispeten imam hatip liselerinde uygulanan bu tek cinsiyetli eğitim biçiminin emsali olan liselere nazaran daha çok başarılı sonuçlar verdiğini bu okullarda uzun süre öğretmenlik yapan biri olarak müşahede etmiş bulunmaktayım.

Karma eğitimin faydalı olduğunu savunanların argümanı ise bunun her iki cinsiyete de sağlıklı yaşayabilecekleri ortamlar sunması, karşı cinslerin aynı eğitim ortamında, kendi varlıklarını özgürce ifade etmeleri, kendi bakış açılarını yansıtabilme becerileri gibi kazanımlardı. Daha da ötesi karma eğitimin öğrencilere ileriki yaşamlarında izleyecekleri yolları bulmalarına imkan sağladığı ve özgüven duygularını arttırdığı yönünde iyimser yaklaşımlar olsa da bu, yaşanan ahlaksızlıkların insanda bıraktığı izleri görmemezlikten gelmeyi haklı gösteremez.  Bu itibarla yukarıda örneğini verdiğimiz ABD, İngiltere ve Danimarka gibi ülkelerin tek cinsiyetli eğitime geçmeleri gelinen noktada çok ciddi toplumsal buhranların yaşanmasından kaynaklandığı gerçeğini inkar edemeyiz.

Karma eğitimi, kazanımları bağlamında ele alıp kişilerin sosyalleşmedeki ilişkilerinde sahip olduğu öz güven üzerinden yaklaşımlarla incelemede bulunan araştırmacılar tek cinse dayalı olmayan eğitimin verilmesinden yana bir tavır sergilerken maalesef ergenlik çağına girdikten sonra gençlerin cinsel haz ve taciz yönünden maruz kaldıkları sıkıntılara dem vurmamaları araştırmanın ciddiyetine halel getirmektedir.

Eğitimde konsantre olma hâli, başarının olmazsa olmazlarındandır. Ergenlik yaşına ayak basan gençlerin fiziki yönden karşılaştıkları değişimlerle birlikte psikolojik bakımdan da içinde bulundukları farklı ruh hallerinin karşı cinse olan ilgisi sebebiyle zihnin dağılmasında nasıl etkili olacağının tahmin edilmesi zor olmazsa gerek. Öğrencide dikkat sorunu, akademik başarı için çok önemlidir. Derste zihinsel olarak hazır bulunmanın başarıyı olumlu yönden etkilemesi nedeniyle öğrenciye ders öncesi hazırlık çalışmalarının verilmesi bu gayeye matuf bir önlemdir. Ders müfredatında azami derecede buna dikkat edilirken karma eğitim dayatmasıyla bu yaştaki gençlerin dikkatini dağıtmaya hakkımız yoktur. Beyin ve ruhsal yönden görülen farklılıklar dikkate alındığında da konunun önemi daha da ön plana çıkmaktadır.

“Kadın Beyni, Kadınlar Neden Farklıdır” adlı eserinde Amerikalı nörolog Louann Brizendine, kadın erkek farklılıklarını ele alırken Amerika’daki eğitim sistemine ilişkin tartışmaları bilimsel bir zemine oturtmaktadır. Brizendine ayrıca, insanlara kabiliyetlerinin yaratılıştan verildiğini, erkeklik ve dişiliğin anne karnında şekillendirildiğini söylerken verdiği bilgilerde“8. haftadan itibaren beynin erkek veya kız beyni olarak şekillendiği, mimari ve mühendislikte erkeklerin doğuştan kabiliyetli olması nedeniyle, erkeklerin matematik ve fizik alanında kadınlara göre daha yetenekli olduğu”nu ifade ederek meselenin bilimsel yönünü açıklamış oluyordu. Araştırmanın devamında “Beynin hipokampus bölgesindeki seksüel etkisi olan iki noktanın, erkeklerde kadınlara göre iki kat daha büyük olduğunu, anne karnında henüz 8 haftalık iken erkeklerde cinsiyet hücrelerinin, haberleşme merkezindeki bazı hücreleri öldürüyor olması ve bölgede seksüalite ve saldırganlık ile yetkili hücrelerin büyümesine yol açtığı” sonucundan hareketle “karma eğitimin, kızların cinsel tacize uğramasına sebep olduğu.” yargısınsa varıyor.

“Kız üniversitelerinden mezun olan kadınlar, yeni araştırmalara göre, iş hayatında ve bilimsel çalışmalarda çok başarılı.” olduğu tespitini yapan Amerikalı bilim kadını Prof. Dr. Sigrid Metz-Göckel karma eğitimin kadınları hayata iyi hazırlamadığını iddia ederken, Hollanda'da Hristiyan Eğitim Kurumları Merkezi Denetleme Kurulu Başkanı Wim Kuiper ise erkek ve kız öğrencilere bazı derslerin ayrı sınıflarda verilmesi çağrısında bulunuyordu. Bunu da  Trouw gazetesine 15 08 2011 tarihinde verdiği demeçte, "Ergenlik döneminde erkek öğrencilerin beyin gelişimlerinin kız öğrencilere göre iki yıl daha geri olduğunu" dile getirerek ayrı sınıfların bu dezavantajlı durumu ortadan kaldırmasının önemine işaret ediyordu.

Bugünkü eğitim sisteminde farklı meslek guruplarının oluşturulmasının temelinde öğrencilerin yapısal farklılıklarının gözetilmesi ve yeteneklerin ortaya çıkarılıp geliştirilmesi felsefesi yatmaktadır. Haliyle üniversite sınavına girerken sözel, eşit ağırlık ve sayısal puan ayırımına gidilmesi bu düşüncenin bir neticesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dil puanı ise daha da özele indirgenen yetenekli öğrencilerin seçimi için uygulanmaktadır. Resim, müzik ve spor gibi tamamen doğuştan gelen meziyetlerle mücehhez yetenekli öğrencilerin seçilmesinde istenilen alanlara yerleştirmeleri de bu farklılıklardan kaynaklı bir düzenleme neticesinde gerçekleşmektedir. Doğal olarak tek cinsiyetli eğitime geçişte cinsler arası farklılıkların ağır basması ön plana çıkmaktadır.

Çocukların beyin gelişimi, fizyolojik, ruhsal ve duygusal yönden birbirlerinden farklı yönlerle cinsiyetlerinin kendine has özelliklerine rağmen bunların aynı ortama mahkum edilerek eğitilmeleri en başta bir insanlık suçudur. Eğitim politikalarını ideolojik baskıların cenderesinden çıkarmadığımız müddetçe sağlıklı birey ve bu bireylerden oluşacak sağlıklı bir toplum inşa edemeyiz.

Mustafa SALİM

24 Kasım 2022, Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #