Tarihler 30 Nisan 2023'ü gösterdiğinde Ankara, Pazar'ın sabahında gözlerini açarken öğlenden sonra saat 15.00'da Millet Bahçesi'nde ailesiyle birlikte eş dostun da katılacağı mitinkte Reis'i dinleyecek olmanın heyecanı içindeydi...O heyecan bizi de sarıp sarmıştı. Bir bayram coşkusu gibiydi bizim için de...
Sincan'dan mitink alanına varmak için metroya binmiş, Akköprü durağından inip 15 dk. yürüme mesafesindeki alana doğru gittiğimizde saatler 14.30'u gösteriyordu ve dört bir yandan gelişlerle caddeler tıklım tıklımdı ve insan seli olup akıyordu adeta. Bu bir aşkın coşkusuydu, bir vatan sevgisiydi, Reis'e olan minnet borcuydu.
Alana girerken bayan ve erkeklerin ayrı ayrı gireceği şekilde ayrılan güvenlik koridorlarından her geçtiğimizde titizlikle üst araması yapılmış ve üçüncü üst aramasından sonra alandaki yerimizi aldığımızda kocaman bir kalabalığın nasıl da suhuletle yönlendirilip yerleştirildiğine şahit oluyorduk. Güzel ve insanın onuruna yakışır bir şekilde düzenlenen bu organizeden ötürü ilgililere teşekkürlerimizi buradan arz ediyoruz.
Bilgilendirme ve yönlendirmelerin eşliğinde Ankaralılar olarak yerimizi alırken Ak Parti Ankara İl Başkanı'nın açılış konuşmasıyla program başlamıştı artık. Sırasıyla Ankara Milletvekili adaylarından Tuğrul Türkeş, Vedat Bilgin ve Fuat Oktay beylerin hitaplarını dinlemiş ve akabinde Uğur Işlak'ın muhteşem sesinden muhteşem şarkılar yayılmıştı Ankara'nın dört bir yanına...
Ve beklenen an gelmişti ve Reis sahnedeydi; sonra o muhteşem kalabalık adete cuşa gelmişti. Bir alkış tufanı ve nümayiş. Sevginin tüm tezahürleri sergileniyordu o koca meydanda...
Bu nümayüş bir ahitleşmenin resmiydi. Bir teşekkürün ifadesiydi. Bir vefanın ızharıydı. Bilinçlenmenin bilenmesiydi. Cephede nöbet tutmaktı. İhanete ne suretle olursa olsun hiçbir şekilde geçitin verilmeyeceğinin sözleşmesiydi.
Biz Reis'in yirmi yıllık süreçte bu ülkeye neler kazandırdığını bilsek de bunları tekrar dinlemek güzeldi. Bir farkındanlık ruhunun yeniden güncellenmesiydi. Karşı tarafın neleri yapmayacağının işaretleri de vardı üstelik bugünkü konuşmasında.
Mitinklerdeki kalabalıklar teveccühün göstergeleridir. Seçime giden yolun haritalarıdır. Sonucu belirlemedeki ipuçlarıdır. Karşı cenahın eşzamanlı gerçekleştirdiği mitinklerle kıyaslandığı zaman milletimizin eğilimini daha net okuyabiliyorduk. Mesela bir gün önce İzmir'in Kordonboyu'ndaki kalabalık da göz doldurucuydu. İstanbul zaten hep kalabalık olurdu. Bu kalabalıklar doğal eğilimin eseri; yani harici desteklerle zoraki oluşan kalabalıklar degildi. Batının kolladığı içimizdeki muhalefetin bir araya getirdiği yamalı bohça gibi bir kalabalık gibi asla değildi...Özellikle de gençlerin sayısal çokluğu dikkat çekiciydi.
Mitinkteki vurgu muhalefetin terörle olan bağı üzerineydi. Bu da gerekliydi. Bu süreçte teröre yaltaklık anayasal suç olmasına rağmen pek dillendirilmiyor olsa da millet her şeyin farkında ve devletten gereğini elbette beklemektedir. İhanetlerin dile getirildiği mitink konuşmalarını "idam, idam" nakaratlarının zaman zaman kesmesi bu konuda milletimizin ne kadar hassas olduğunu gösteriyordu.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan, düzenlenen Teknofest2023 programı üzerinde yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu'nun bir cumhurbaşkanı adayı olarak Atatürk Havalimanı'nı ABD'li şirketlere peşkeş çekeceğini ve burayı ABD'li şirketlerin uzay ve havacılık merkezi yapacağını teessüfle dile getirirken adamın bizim burada dünyanın en büyük havacılık festivalini yaptığımızı, İngiliz, Alman, Fransız değil Türk gençlerini yarıştırdığımızı görmeyecek kadar milletten uzak olduğunu hatırlatarak bu yaptığının bir gaftan da öte tam bir ihanet olduğunu tam dile getiriyordu ki milletin yuhalaması yer ve göğü inletmişti adeta.
Cumhurbaşkanımızın konuşması boyunca kendinden emin ve neşeli oluşu gözden kaçmıyordu. Hacıbayram Veli'nin diyarındaydı. Hüseyin Gazi'nin memleketindeydi... Kılıçdaroğlu'nun Aleviyim deyişindeki anlamsızlığa da vurgu yapmadan geçmemişti. Ayırımcılık yapmak adamdan bir parçaydı sanki...Atatürk'ün CHP'sinden bir eser bırakılmamıştı partide; bunun altını çiziyordu. Karşı ittifakta çelişkilerin bini bin paraydı.
Seslendi millete önce bayanlara sorarak;
Bakkala yumurta alsın diye güvenemediğinizden göndermekten imtina ettiğiniz birine devleti teslim eder misiniz?
Tek ağızdan çıkan "hayır" nidaları cevapları olmuştu.
Sonra seslendi gençlere;
Bilgisine güvenmediğiniz için ödev sorusu sormayacağınız birisine devleti teslim eder misiniz?
Cevaplar bu sefer gençlerden gelmişti "hayır" diye.
Köylüye seslendi;
Beş koyunu dağa götürüp kaybadecek kadar koyun güdemeyen birine devleti teslim eder misin?
Cevap yine aynı; hep birlikte "hayır" diyordu.
Emekliye sordu son sorusunu;
Bina yönetimine getiremeyeceğiniz birine devleti teslim eder misiniz?
Emeklilerin çalışanlar kadar çıkan gür seslerinden yine kocaman bir "hayır" çıkmıştı.
İşin özeti buydu.
Bir taraftan verdiği her sözü yerine getiren biri, diğer taraftan ağzında yalanın yuva yaptığı biri...Bu tespit de Fuat Oktay beye aitti. Yerinde bir tespitti.
Gerçekten buna inanan var mı? Hani siyaseten desteklemek olur, çünkü iş inada biniyor o durumda. Acaba destekleyenler bu adamın dediklerine inaniyor mu?
Böylelerin aklî durumunu karikatürize eden bir fıkra okumuştum. Kafasına kurşun sıkılan adam ölmüyormuş. Çünkü kurşun, adamın kafa tasında aradığı beyni bulamıyormuş...
Ne okuduğunu söyle kim oldugunu söyleyeyim diye bir ata sözümüz var ya; bu adamı görünce de "kimi takip ettiğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" diyesi geliyor insanın.
Hani kişinin zırvalaması kişiyi bağladığı için pek dert etmeyiz, çünkü tek kişiyi bağlar. Fakar zırva sahibini bir kitle takip ediyorsa felaket o zamam gelmiş demektir.
Beyinsizler yüzünden bizi helak etme diye bir duamız var. Etrafımız beyinsizlerle dolu...
Rabbim korusun bizi.
Piknik havasında Ankara'da bir pazar günü ve karnaval neşesinde geçen bir mitink...
Mustafa Salim
30 Nisan 2023, Ankara